


Canım oğlum, egem,
22. ayın da geride kaldı. zaman su gibi akıyor. ve sen her geçen gün yeni şeyler öğreniyorsun ve biz bunun aslında çok da farkında olmuyoruz. sonra bir gün aniden bir hareketinle anlıyoruz ki sen aslında bizden çok daha önde ilerliyor, bilmediğini sandığımız bir çok şeyi aslında biliyormuşsun. öylece hayretler içinde seni izliyoruz oğlum.
şimdi biraz bu ay neler yaptığımıza bakalım…
kumla oynamaya bayılıyorsun, elinde bir de kova varsa saatlerce kumla oynayabilirsin, o derece yani. kuma mem diyorsun ve kovayı elinle dolduruyorsun. küreğini kullanmaya başladın aslında. ama tam olarak doldurmadan azar azar doldurabiliyorsun. sonra kalkıp doldurduğun kadarı ile kovayı hooooop bazen başından aşağıya bazen de göbeğinden aşağıya boşaltıyorsun ve bezinin içine kadar kum doluyor 🙂
boşluğa taş atmaya bayılıyorsun. ve parklardaki kumların arasından cam kırıklarını toplayıp çöpe atıyorsun. çevreci oğlum benim. ama çok korkuyorum, o camların çoğu artık kumda törpülenmiş oluyorlar ama ya keskinine denk gelirsen 🙁
evimizin karşısında inşaat başladığından beri kepçelerle büyük aşk yaşıyorsun. kepçe aşağı kepçe yukarı, sabahları gözünü kepçeeee diye açıyorsun. uzaktan kumandalı kepçene bayılıyorsun:) kepçeye de ‘bebpceee’ diyorsun ki bayılıyorum ben de sana 🙂
bir park sevdasıdır gidiyor. deli gibi her zaman parka gitmek istiyorsun. parktan eve dönerken bile parka gitmek istiyorsun yani o derece :)) eskiden sallanmayı ve kaydırağı çok severdin şimdilerde parkta kum varsa diğerlerinin yüzüne bile bakmıyorsun. ha bir de zıplamaya bayılıyorsun. sana bir tranbolin almak şart oldu artık.
bu ay baban baya gezdi bizsiz. çanakkaleye gitti 3 gün kaldı. biz de seninle güzel bir hafta sonu geçirdik başbaşa. o park senin bu park benim gezdik durduk. beraber yemek yedik.
en sevdiğin zıp zıp parklara gittik.
nerede ne kadar park varsa gezdik. akşam eve dönerken; nereye gidiyoruz egecim dediğimde de hala paa kaaaa diyordun. insaf be oğluşum :))))
anneler gününde annanen babaannen deden ve biz hep beraberdik. kahvaltıya gittik beraber. senin onlarla birlikte büyümen çok hoşuma gidiyor. allah onlara uzun ömürler versin de anılarında hep bulunsunlar. onları çok da seviyorsun.
beraber ilk kez dönme dolaba da bindik o gün 🙂
eymen arkadaşın ve beren ablanlarla gölyazı kefdi yaptık. sen gölü görünce girecem diye tutturdun. girdin de, ayakkabıların ıslandı. dönüşte giyemedin ayakkabılarını. yalnız gölde tekne turu yaptığımızda, teknemiz biraz alabora olunca korktun ve bana sarıldın.
bir haftasonu da zeynep teyzeni de alıp eskişehire gezmeye gittik.
akvaryumunu çok sevdin. bir çok çeşit bite (balık) vardı.
tabi orada da bir park bulduk ve baban ile zeynep teyzen gezerken biz seninle parkta oynadık 🙂
eskişehire gidip çiğbörek yemeden olmazdı 🙂
ahmet abin ve gamze ablan geldiler moldovyadan. onlarla buluştuk iznikte. gamze ablanı çok sevdin. ardından ağlayacak kadar.
aksu köyüne müze yapıldı. müzenin duvarlarını benim çektiğim fotograflarla kapladılar. açılışına gittik seninle.
babanın kuzeninin oğlu muratlar geldi bize. muratla iyi anlaştınız. inşallah ömür boyu güzel güzel anlaşırsın.
şanslısın aslında bu konuda. çevremizde, arkadaşlarımızın çocukları da seninle yaşıtlar. yani hem bizim arkadaşlarımız hem de senin akranların oldu. sana kardeş düşünmüyoruz ama inşallah kardeş kadar yakın dostların olur hayatta oğlum.
daha dün kundaktayken bugün bizim terliklerimizi giyip dolaşman o kadar hayret verici bir şey ki… ve bir o kadar da komik. çok gülüyorum senin bu hallerine oğlum. o kadar tatlı oluyorsun ki… balkona da terlik giyeret çıkıldığını söylememiştik sana, sen kendin çözmüşsün bunu. bir gün bir baktım aynen bu fotograftaki gibi giymiş çıkmışsın :)))
çilek mevsimi açıldı. ciceee ciceee diyorsun istediğinde. ve baya da yiyorsun. hemde çatalla :))
geçenlerde babanla parka gittikten sonra eve dönerken bana papatya getirmişsin. kapıyı açtığımda bana uzattın papatyayı. öyle tatlı görünüyordun ki elinde o çiçekle. ilk çiçeğin bana ve çok duygulandım ben. seni çok seviyorum oğlum…
bu ay yeni kullanmaya başladığın kelimelerden bazılarını da buraya not edelim….
kum: mem yok: gok durdu: duduuu atatürk: atatüüü atatürk nerde ege? gok 🙂
lamba yandııııı diyorum sen de nannaaa diyorsun, söndüüüü diyorum sen de nonnoooo diyorsun :))
seni çok seviyorum benim paşam. benim tatlı oğlum…
21 aylık serüveninin son 1 ayında neler olmuş bir bakalım.
bu ara bana ‘annneeemmmm’ diyorsunya bayılıyorum sana :)) sonrasında da ‘annaneeemmmm’ diye ekliyorsun.
‘mınınaaa mınınaa’ krizimiz var bu ara evde ve dışarda. sanırım seni süpriz yumurta olayına çok alıştırmışız. bizim hatamız… mınına= yumurta 🙂 süpriz diyemiyorsun tabi, olmadık zamanlarda mınına mınına diye sayıklıyorsun. yok dediğimizde de ağlamaya başlıyorsun; mınıııınaaaa mınıııınaaa 🙂 geçenlerde yine evde ağlamaya başladın yok diye. aslında dolapta iki tane var ama bu minnacık bedenine öyle hergün yarım süpriz çikolata çok diye vermiyorum. neyse sen ağlamaya başladın, ben yok dedim. daha da bağırmaya başladın derken strateji değiştirdim ve ‘ evet egecim çok istiyorsun di mi süpriz yumurtayı. çok istiyorsun olmadığı için de çok üzülüyorsun. seni anlıyorum’ deyip sarıldım sana. bir iki mıkırdandıktan sonra sustun ve bir daha da mınına demedin 🙂 işe yaramıştı.
bu ay kuzenin mehmet ali’nin sünnet düğünü vardı. bugüne kadar gittiğim düğünlerde ortada dolaşan bebeler olurdu tanımadığım. bu sefer o ortada dolanan bebelerden biri benim oğlumdu. seni izlemek o kadar güzeldi ki. gözlerimi senden alamadım oğluşum. çok hoşuma gitti. düğün olayı da senin çok hoşuna gitti. her ne kadar karizmandan ödün verip gülmesen de hoşuna gittiğini biliyordum. o gecenin hatırına gece 23 e kadar uyumadan dayandın.
etrafta olan biten bi ton atraksiyon çok ilgini çekti. her şeyi bir bir inceledin gece boyu. mehter takımına tempo tuttun, melike ablanı arayıp durdun 🙂 melike ablanı çok seviyorsun, hep yanında olsun istiyorsun.
papyon çok yakışmıştı benim bebeğime…
havaların ısınması ve senin biraz daha büyüyüp herşeyi kendi başına yapabilmeye başlamandan sonra park delisi oldun. nereye gidiyoruz ege? – paa kaaaaa parktan çıkıp eve gelmek için arabaya biniyoruz sen yine – pa kaaaaaa :))) akşam işten geliyoruz, babaannen gündüz seni parka götürdüğü halde bize yine -pa kaaaaa :))) olsun, bu günleri çok bekledik. seninle park keyifleri yapabilmek için… senin canın sağolsun 🙂
yoldan geçerken parkı görüp; pa kaaaa diye bağırınca, bir köyde senin için mola verip salıncağa bindik 🙂
bir hafta sonu hayvanat bahçesine gittik. baban orada senin ve benim çok güzel fotograflarımızı çekti.
hayvancıklara bakarken, illa yanlarına gidecem diye tutturdun. zurafalara bakman için seni kaldırdığımda önümüzdeki çalıların üzerinden yürüyüp karşıya geçmek istedin. bu da o sırada çekilmiş bir fotograf 🙂
karizmanı kavanoz maması yemek için bozdun ve güldüğün nadir zamanlardan birini baban yakalamış :))
hayvanat bahçesinde de parkı bulduk ve uzunca bir süre oynadın. bu sırada da ben çekim yaptım 🙂
kaplanla gözgöze, dizdize 🙂
yağmurlu bir hafta sonu da annaneni de alıp iznik’e gittik.
fotograftaki egeyi bulun 🙂
suyla oynamaya bayılıyorsun. temiz olsun pis olsun, farketmez 🙂
minik bir köpecik yavrusu sevdik seninle iznik ayasofya müzesinin bahçesinde. köpecik seni çok sevdi ve peşini bırakmadı. en sonunda seni minik minik ısırmaya başladı. öyle yapınca sen sıkıldın ve gitmesini istedin. sen kaçmaya çalışırken popona yapıştı yavru köpecik. kotunun cebinden ısırdı, o sırada seni havaya kaldırdım ama minik yavru senin pantolonunu bırakmadı ve popona asılı kaldı :)))) öyle tatlıydınız ki öyle :)))
yavaş yavaş şu gözlüğüne alışsan çok rahat edeceksin güneşte. ne zaman güneşe çıksan hapşırıyorsun 🙂
teyzem vefat etti bu ay. son görevimiz için mezarlığa gittiğimizde ortalık kaplumbağa kaynıyordu. kaplumbağa ile ilk tanışman böylece orada oldu…
kapının önünde bunları böyle görünce dayanamadım çektim. hatıra kalsın diye. senin ilk ortopedik ayakkabıların. 20 numara, benim outdoor ayakkabılarım 40 numara 🙂 babanınkileri de koysaydık yanına keşke :))) 43 numara :))) bi ara da onunla da çekeyim 😀
bir pazar murat hocalara kahvaltıya gittik. ve yine güzel fotograflarımızı çekti sağolsun…
rıhtım pastanesinde beraberce otururken 🙂 yavrumsun sen benim ya, nasıl da güzelce bizimle birlikte oturdun o gün. biraz pasta yedin sonra acıktın diye sana bu tabağı yaptırdık :))) yedin mi? hayır:(
bir pazar kahvaltısı…
ve park 🙂
babanla gezintideyken, minik korkuluğun kulağını tutmak da ayrı bir şirinlik tabi 😀 yicem seni yaaaaa :)))
nazım emre güleç arkadaşının yeni evlerine gittik bir akşam da. kağan ve çağan ikizleri ve zeynep naz ablanla yeni kardeşi eda da gelmişti.
misi de güzel bir mekan açıldı. kamp karavan restoran. tam senlik bir parkı var…
17 nisan doğum günümdü. baban bana çok güzel bir süpriz hazırlamış. sevdiğim arkadaşlarımı çağırmış eve almış ben yatak odasında iken. salona bir girdim ki ”süpriiiiiiiizzz” :)) çok güzeldi…
dileğim elimdeydi zaten. sonra mum üfledik birlikte…
iyi ki doğmuşum, iyi ki doğurmuşum seni… iyi ki hep beraberiz… sizi çok seviyorum erkeklerim benim…
koklaya koklaya öpmek seni o kadar güzel ki…
canım oğlum benim, böylece bir koca ayı daha geride bıraktık…
seni çok seviyoruz bitanemiz, inci tanemiz…
yavru kuşum egem,
dün ilk defa mızıka ile melodi oluşturmaya başladın. biz çalarken sen de üflüyordun ama çok zor ses çıkarıyordun daha düne kadar. ama bu akşam oyuncak kutunda mızıkıanı buldun ve başladın evin içinde dolaşarak çalmaya. önce bir iki üfledin, sonra baktım hem nefes vererek hem de nefes çekerek çalıyorsun. tekniğini de kapmışsın… nasıl hoşuma gitti. ama ev işi ile ilgilenirken seni kameraya çekemedim. baban da evde değildi.
sonra bu akşam hadi göster babana nasıl çaldığını dedim verdim mızıkayı. aynı şekilde çalmaya başladın. tabi ki bu bir başlangıç. ama bu yaşında sende böyle şeyler görmek çok hoşuma gitti oğlum. istersen başaramayacağın bir şey olmadığına inanıyorum.
sen bir tanesin…
seni çok seviyorum egem…
egem,
aylar su gibi akıp geçiyor. 20 ay, dile kolay. 2 yaşına sadece 4 ay kaldı. sen büyüdükçe daha güzelleşiyor hayatımız. seninle çok eğleniyoruz.
mesela yukarıdaki fotograftaki gibi biraz su görsen dayanamıyorsun. benim gibi su kuşu oldun galiba. o soğukta bile o su ile oynamak istedin. kollarının ıslanması umurunda bile değil 🙂 bıcı bıcı yapmaya bayılıyorsun. tabi o da benimle olursa. şu sıra babanla duşa girmiyorsun. eskiden girerdiniz. hergün banyo yapıp yapmayacağımızı, bir elini göğsüne sürüp soruyorsun 🙂 öyle tatlı oluyorsun ki…
banyoda uzun zaman geçiriyoruz. şimdilerde hava soğuk olduğu için küvetini doldurmak yerine küçük bir leğen koyuyorum önüne. içine su dolduruyorum. sen de oyuncaklarınla birlikte içine girip uzun zaman oynuyorsun. o sırada bende seni yıkıyorum. sen saçlarımla oynuyorsun. işimiz bitince seni bir güzel bebeyağı ile yağlayıp bornozunu giydirip babana teslim ediyorum:)) tatlı oğlum benim.
haftasonları seni sık sık bu oyun alanına götürmeye devam ediyoruz. gündüzleri babaannen seni açık parka götürüyor. park delisi oldun. yine düzenli olarak hergün parka gidecek miyiz diye soruyorsun. o da şöyle ; pa kaaa? pa kaaa?
bu ay arabamız bozuldu. 1 hafta tamire gidince hafta sonu dedeni arabasız bırakmayalım dedik ve beraberce ilk otobüs denememizi yaptık 🙂 sessizce çevreyi gözlemledin. dışarı baktın. içerde insanlara baktın. ama en çok benim kucağımda oturmayı sevdin galiba :))
yine bir park günü… farkındaysan bir çok fotografında suratın asık. pek gülen bir bebek değilsin. güldüğünde de bıyık altından öyle gizli gizli gülüyorsun. sanki gülmek çok ayıp demişiz gibi sana :)) benim gibi her daim güler yüzlü bir annenin senin gibi bir oğlu oldu ya :)))
babanla yatak muhabbetleri… sanırım seni uyutmaya çalışmış ama görünüşe göre pek başarılı olamamış :))
bu ay ilk defa seninle kuaföre gittik. ama sanırım uzunca bir süre bir daha götürmeyeceğim. çünkü kuaför saçımı yaparken sen ağlamaklı oldun ve kucağımdan inmedin. sanırım bana birşey yapıyorlar sandın. tam olarak anlayamadım da 🙂 canım oğlum benim… kuaföre annesinin yanında bisikleti ile gelen bir arkadaşından denemek için aldık bu bisikleti. sanki kullanabilecekmişsin gibi…
babaannenin ve dedenin doğum günleri aynı ayda. bu ay beraberce kutladık. sen mum olayına biraz sıkıldın. ne olduğunu anlayamadın galiba. 2. doğum günü partine kadar seni mum üflemeye alıştırmak lazım bebeğim 🙂
ekran bağımlılığın yavaştan başlar gibi oldu bu ay. eve gelince cep telefonlarımızı saklıyoruz artık. henüz youtube’u felan keşfetmedin ama galeriye girip fotograflara ve daha da önemlisi vidolara bakmayı çok seviyorsun. her şeyi kendin yapıyorsun. telefonu açmak, galeriye girmek, sayfaları sürüklemek, videoları başlatmak, bitince yenisine geçmek… bayılıyorum o minik parmaklarınla o işleri yapmana ama telefonu eline alınca muhabbeti kesip başka bişey görmüyorsun. üzülüyorum. istiyorum ki, oyna zıpla, bişeyler yap… öyle ekrana takılıp kalma…
sanırım annelik böyle bişeymiş 🙂 öğrendim sayende bebeğim. iyi ki varsın… gelsin 21. ayın… 😉
seni çok seviyorum.
19 bitti 🙂 egem, benim tatlı oğlum…
artık daha bilinçlisin ve hafta içi bizim işe gidişimize daha çok tepki veriyorsun. her pazartesi akşamı bize bi tavırlar takınıyorsun. ama biliyor musun egem, çok haklısın. ben de çalışan bir annenin çocuğu olarak seni çok iyi anlıyorum. anneye hasret büyüyorsun.
elimizden geldiğince hiç olmazsa haftasonları senin gönlünü yapmaya, hep senin yanında olmaya özen gösteriyoruz.
açık ve kapalı oyun alanlarını çok seviyorsun. her hafta sonu hep aynı mekanlara gidiyoruz senin için :))
çok fazla diyaloğun olmasa da böyle mekanlarda kalabalık ortamları çok seviyorsun. ben de senin gibiydim küçükken. kalabalıkları çok severdim.
bazen annaneni de alıp gidiyoruz.
benim tatlı oğlum, nasıl da havalı havalı durdun orada öyle 😀
o gün babanla ilk defa çarpışan otolara da bindin ama hiç sevmedin. sonuna kadar zor dayandın. parmaklıklar olmasaydı ortaya atlayıp alacaktım seni babanın kucağından…
bu ay babaannen ayağını incittiği için 1 hafta annanende kaldın. iştahın bir açıldı ki. bunda annemdeki muhabbet kuşu bıcırın da etkisi var sanırım. onunla birlikte yemek yiyormuşsun. her öğün seninle birlikte kuş da senin deyiminle KU 🙂 da masadaki yerini alıyormuş. baka baka, ona da vere vere yiyormuşsun yemeğini bir güzel. annanenin de benim gibi yağları eriyormuş sen yedikçe :))
aylar sonra anakucağını yeniden kuralım dedim de pek hoşuna gitti. arada böyle yatıp sallanıyorsun. müziği de çok hoşuna gidiyor.
en sevdiğin elektrikli ev aletlerinden biri de portakal sıkacağı. sonra mikser sonrasında da blendır geliyor :)))
bir akşam seninle parka giderken… nasıl hoşuma gitti böyle elimi tutarak yürümen 🙂 seni çok seviyorum küçük adamım…
berkay arkadaşınla daha iyi anlaşmaya başladınız. onlara gittiğimiz bir haftasonu evin içinde koşturup koşturup baya oynadınız. sen büyüdükçe senden büyüklerle aran kapanıyor sanki. illaki bir oyun ortamınız doğuyor. bu da biz anne babalarınızı çok mutlu ediyor doğal olarak 🙂
eymen arkadaşın ve beren ablanın doğumgünü partisi vardı geçen ay. yaza kadar eymen biraz daha büyüyeceği için bu yaz tatilde inşallah çok iyi anlaşacaksınız. bu yaz furkan amcanlarla birlikte tatil yapmayı planlıyoruz bakalım…
allahım artık böyle manzaralar görüyorum gittiğimiz yerlerde. kimbilir çevreden nasıl da beni kınıyorlardır. kadına bak oğlunu başı boş bırakmış, her yanını batırdı çocuk diye 😀 ama nasıl da keyifle yiyorsun önündekileri 😀 bende seni yicem çocuk!
bu ay bir de 1 şubat gecesi emzik bırakma çalışmalarına başladık. ama 2 gün sonra dayanamadık ve verdik o herşeyden çok sevdiğin memmmyyyni. gerideki 2.azı dişlerin tamamlanmadı daha. o süreçte memmysiz nasıl geçerdi diye düşündük açıkçası yavrum. bi de daha çok küçüksün be egecim. bir memmmyyy deyişin var ki…
yeni kelimelerin
babaanne: mamama asansör: atantor muz: mi arkadaş: arkitaş aslına bakarsan bizim söylediğimiz herşeyi kendince bir şekilde ve çok tatlı bir şekilde tekrar ediyorsun.
sen benim tatlı ve 19 aylık bebeğimsin…
seni çok seviyoruz bitanem…
benim merhametli, benim iyi oğlum,
ne zamandır senin için evimize bir hayvan dostumuzu almayı planlıyorduk. kuş mu olsun, civcivle mi başlasak. ördek daha mı iyi olur derken birden bire balık alıverdik.
bir kaç kere işyerimizdeki akvaryuma olan hayranlığını ve balıkların hareketlerini izledikçe ne kadar hoşlandığını gördük. bir keresinde de sana bu balıkları alan özlem teyzenin evindeki akvaryuma da bayılmıştın.
herkes senin için akvaryumun daha erken olduğunu söylese de ben sana güvendim. elini içine sokup zarar verebileceğini veya akvaryumu düşürebileceğini söylediler ama seni demek ki yeterince tanıyamamışlar oğlum 🙂
kapıda elimizdeki akvaryumu gördüğündeki halin hala gözümün önünden gitmiyor. keşke o an bir fotografını çekseymişiz. nasıl sevindin, gözlerinin içi güldü oğlum. nasıl mutlu oldun bir görseydin. öööle kala kaldın güzünde kocaman bir gülümseme ve hayranlıkla.
balıkları alalı tam 1 hafta oldu ve sen onları doyurmayı asla unutmuyorsun, unutturmuyorsun 😀 sabah yatakta gözlerini açar açmaz ilk sözün ‘mamyyyy’ yani balıklara mama verelim anne veya baba. tercümesi bu 🙂 başka da bir şey söylemiyorsun. arka arkaya mamyyy mamyyyy ne zaman ki gidip balıklara mamy veriyoruz o zaman susuyor ve gülüyorsun. eğer babanla birlikte mamy verdiyseniz beni çağırıp gösteriyorsun, benle verdiysen babanı çağırıyorsun. bu olay seni çok mutlu ediyor. bizi de tabi 🙂
akşam olup da seni babaannenden alıp eve gittiğimizde yine aynı seramoni tekrarlanıyor.
balık de annecim diyorum ‘bitee’ diyosun. sanırım senin dilinde balık bite 😀 nasıl yediler mamyleri diyorum ağzınla gösteriyorsun. nasıl tatlı bir evlatsın sen böyle yaaaa…
onlara hiç zarar vermiyorsun. tek isteğin biraz daha mamy vermek 😀 ama egecim daha fazla olmaz yarın sabah vereceğiz dediğimizde susuyorsun. anlayışlı oğlum benim.
senin bu hayvan sevgin beni nasıl mutlu ediyor bilemezsin egem. az daha büyü ve bize köpecik istiyorum diye baskı yap olur mu oğlum. baban sana kıyamazzzz 😀
seni çok seviyorum benim merhametli oğluşum.
canım egem,
1,5 yaşına bastın bu ay. 18 aydır yüreğimiz tarifi mümkün olmayan bir sevgi ile dolu. oğlum, iyi ki varsın. bir insanın yüreği bu kadar sevgi dolabilir mi. cansın…
gelelim bu ayki gelişmelere. artık bize bir şeyler anlatmaya başladın kendi dilince. bizim sana anlattıklarımızı da taklit ettiğin oluyor ama çoğunlukla kendi kendine bişeyler anlatıyorsun 🙂
özellikle telefonda seninle konuşurken, önce bir annneeeee! diyorsun sonra dıgıl dıgıl anlatıyorsun. annanenin sana öğrettiği şeyi söylüyormuşsun bize telefonda. akşam olacak anne ile baba düüüüüüüt kapının ziline basacak ve gelecekler 😀 tabi zil niye düüüüt diyorsa bilemedim :))) bunu bize anlatıyormuşsun…
dün akşam baban çekim yapmak için şehirde gezerken biz seninle evde yalnızdık. yemeğimizi yedikten sonra haydi gel dişlerimizi fırçalayalım dedim. senin fırçanı verdim eline, ben kendi fırçamı aldım ve başladık fırçalamaya. sen tabi fırçanın kıllarını ısırıyorsun, koparıp atıyorsun derken benimkini almak istedin. hayıııırrrrrr o benim fırçam dedim. bu da senin fırçan tamam mı dedim. döndün dişfırçalığa, oradakini gösterip baba! dedin 😀 cansın sen can. evet o da babanınkiiiii 😀
yeni kelimelerin; kuş: kuu —- kar: kaa —- nokta: nooonaa —- köfte: küfte —- tamam: mamam ve daha bi çok sana söylediğimiz kelimeleri tekrar ediyorsun dilinin döndüğünce 🙂
gittiğimiz her ortamda yoğun ilgi görüyorsun. sarı çocuk diye seviyolar seni. yukarıdaki fotografta da o arkandaki abi ablaların seni görünce dayanamadılar baya sevdiler. baksana bi abla hala gözlerini alamıyor senden 🙂
bol hastalıklı bir aydı bu geçtiğimiz. bir hastalıktan kurdun derken diğerine yakalandın benim küçücük oğlum. sana bişey olmasın oğlum ya. ciğerimiz yanıyor 🙁
sen bu dünya da başımıza gelmiş en güzel şeysin. seni çok seviyoruz.
not: 30 ocak ta 1,5 yaş kontrolün vardı. gelişimsel bilgilerini de buraya kaydedeyim.
kilo: 11010gr boy:81,5 cm baş çevresi 48,2cm
genel olarak gelişimin iyiymiş. sağlık konusunda da iyi durumdaymışsın. 16 tane dişin var. son 4 azın kaldı çıkmamış. onları da 2 yaşına kadar çıkaracağını düşünüyoruz. emzik konusuna değindi doktor ablan. artık bıraksın dedi. senin de emziğe aşırı düşkünlüğün var bu dönemde. nasıl olacak bilemiyorum. bakalım… seni hiç bir şey için zorlamak istemem bebeğim. kendin karar ver bırak istiyorum ama damak yapın da bozulsun istemem tabi bitanem.