bu haftasonumuzu ankarada esin teyzenlerle birlikte geçirdik. nasıl güzel bir hafta sonuydu anlatamam.senin ne kadar sevgi dolu bir yüreğin olduğunu bir kez daha görmüş olmak beni nasıl da mutlu etti bir bilsen oğlum.
gidip gelip ada bebeği başından öptün. sevdin… sevgi dolu yaklaştın ve öptükten sonra çok sevindin. ama inanılmaz bişey ada bebeğe hiç dokunmuyordun. uzanıp nereyi de öpeceğini de biliyordun. yanağından değil başından… harika bir çocuksun sen bitanem 🙂 nasıl duygulandım seni öyle görünce… :,)
ankaraya gidip de atamızı ziyaret etmeden olur muydu… seninle birlikte orada olmak çok daha güzel ve özeldi.
derin ablanla da çok güzel anlaştınız. evde seni çok güzel oyaladı derin ablan. zaten kendinden büyük ablalarla oynamayı çok seviyorsun 🙂
biraz geçiktiğimiz için anıtkabirin her yerini dolaşamadık malesef 🙁 bir daha gitmek için bize bir vesile oldu bu. inşallah bir daha ki sefere daha erken gidip daha kapsamlı gezeriz…
esin teyzen ve emre amcanla derin ablanı baleye bırakmak için gittiğimiz alışveriş merkezinde çok tatlı bir süprizle karşılaştık. fastfood katında yerlerde güvercinler dolaşıyordu. ve tabi senin nasıl hoşuna gittiğini söylememe gerek bile yok di mi 🙂 keşke yanımıza yanaşabilselerdi de sevseydin di mi :))
baban esin teyzenlere güzel bir anı kalsın diye onlara film hazırladı. çekimleri çok keyifli geçti. biz onları çekerken sende biraz kestirdin arabanda 🙂
ege bey şık tarzı ile ankaralarda boy gösterirken… 😛
canım oğlum benim, seni çok seviyorum…
çimen ailesi, bizi çok güzel ağırladınız evinizde. her şey için çok teşekkür ederiz. en güzeli neydi biliyor musunuz; oğlumun içindeki sevecenliği görmüş olmak bizim için paha biçilmez bir deneyimdi. güzeldi sizinle olmak. bundan sonra arayı açmamak ümidiyle, canlarım benim 🙂
29 ekim tatilinin uzatılması bize yaradı 🙂 4 koca gün birlikte geçirdik. yine bol bol gezdik beraber. 29 ekimi gölyazıda kutladık. sen her zamanki gibi sevimli dostlarımızla haşır neşir oldun bolca. bol bol yürüdün…
hamak satan amcaya konu mankenliği yaptın. gelen geçen illa tezgahın başında durup bi baktı 🙂 artık ürünlere mi sana mı baktılar söylememe gerek yok sanırım :))) hamaktan inmek istemedin. uykun da vardı hani… az daha sallasam sanırım o soğukta uyuyacaktın :))
güzel bir gündü… eve dönerken arabada verdiğin poz ise akıllarımızda yer etmedi desem yeridir. o nasıl bir şöför amca pozudur oğlum yaaa :)))
bugün ilk istanbul gezini yaptın 🙂 seni istanbula götürmeyi çok istiyorduk. biz de gitmeyeli baya olmuştu ve çok özlemiştik istanbul havasını 🙂
şerife teyzen ve ismail amcanla birlikte gittik.
feribotta pek yerinde durduğun söylenemez. yere indin ve parmağımdan tutarak feribot boyunca yürüdük 🙂 ilk yürüyüşünden sonra ilk defa bu kadar uzun yürüdün. yolculara şirinlikler, bir yolcu teyzeden simit istemeler, el sallamalar… daha bi ton sevimlilik halleri ile geçti yolculuk…
yerebatan sarnıcına gittik beraber. baban çekim yaparken ben de seni gezdirdim.
kendi kendimize selfie bile çektik 🙂 azı dişlerini çıkarıyorsun bu aralar. onun için arada dişlerin acıyor galiba ve huzursuzlanıyorsun. o zamanlarda seni tek başıma oyalamam biraz zor oluyor açıkçası.
eminönü, yeni cami önündeyiz… uykudan yeni kalktın. ezan sesine uyandığın için uykunu da tam alamadın 🙂 yüzünden de belli oluyor 😀
ortaköyde gezdik, kumpir yedik, sen bir kaç köpecik sevdin, salıncakta sallandın…
ve istiklalde bir ege! senin o el sallamanı yerim çocuk 🙂
sanırım senin yanında pasta siparişi vermem bir hataydı :)) ama arada ufak kaçamaklar olur di mi… (ikimiz için de diyorum 😉 )
çikolatalı ege, en sevdiğim!!!! :))
bir istanbul masalının daha sonuna geldik.
bir başka istanbul macerasında görüşmek ümidi ile 😉
bugün, eski dostum nagehan ve güzel ailesi ile birlikte çok güzel bir mekanda buluştuk. nagehanın senden 10 ay büyük oğlu tuna ile tanıştınız. gerçi gün boyu pek birbirinizle ilgilenmeseniz de dostluğunuzun temellerini atmış oldunuz. akşam ayrılırken adeta bir sevgi pıtırı ve sanki tüm gün beraber oyunlar oynamış gibi sarılıştınız :)))
sanırım sizin yaşlarınızda bebekler birbirleri ile pek ilgilenmiyorlar. ama eminim ilerde güzel anılarınız olacak beraber…
tabiat çiftliği çok güzelmiş. tüm gün o kadar çok emekledin ki çimenlerde, oh oh gece kesintisiz uyuyacak dedim kendi kendime 🙂 ama nerdeeee… her gün olduğundan daha çok ve hatta ağlayarak uyandın gece 🙁 acaba yeni diş mi çıkmaya başladı?
senin için cennet gibi bir yer tabiat çiftliği. goldenlar, ördekler, midilliler, atlar, taylar ve çimenler, göletler… nerede bir su birikintisi görsen koşa koşa emekliyorsun suya girmek için. çok hoşuma gidiyor benim gibi suyu sevmen ama tabi bu göletler deniz kadar temiz olmadığından üzülerek seni engellemek zorunda kalıyoruz 🙁 keşke temiz olsa da dilediğin gibi oynayabilsen…
tavşanları da çok sevdin… inşallah ömür boyu hep böyle ol oğlum.
unutmadan tarihe notumuzu düşelim; bugün ilk defa göz kırptığını gördüm. nagehan teyzen seni severken o içtenliği sana yansıdı demek ki, ona gülüp iki gözünü birden kısarak karşılık verdin. kimden nasıl öğrendin yavrum bunu sen yaaa… ne kadar tatlı oluyorsun…
bu yaz seninle tatil hayalleri kuruyorduk babanla tüm kış boyunca. şöyle yaparız böyle yaparız. gezi rotası çizdik kendimize. ege’den başlayıp akdenize bir kaç nokta belirledi baban. şuralara gideriz, buraları gezeriz.
babanla klasik bir tatil anlayışımız yoktur bizim. bir yere gittik mi yerimizde durmayız. çevrede gezilecek ne kadar güzel yer varsa her gün bir kaç yeri gezeriz. seninle de bu yaz tatili anlayışımızı devam ettirmeyi planladık. sonra birden babanın çadır aşkı kabardı. benimde aklıma yatmadı değil. çünkü kamp yapacağımız yerlerin fotograflarını gösterince çok hoşuma gitti. doğanın içinde muhteşem mekanlar…
yağmurlu bir bursa sabahının köründe yola koyulduk 🙂 6-7 saatlik yolu senin canının sıkılmaması ve arada yarattığın krizleri minimuma indirmek için verdiğimiz molalarla 10 saatte tamamladık. hakikatten gökova çadır kampı muhteşem doğasıyla karşımızda duruyordu. fakat ben göremiyordum. çünkü daha dakka bir gol bir baban çadır kurarken yere serdiğim battaniyenin üzerinde sen ve çevrende karıncalar hadi neyse de benim bacağımdaki tanımlayamadığım bir böceği görünce kararımı verdim. BURADA KALAMAYIZ!!! 🙂
herşey için çok geçti ve biz o gece yukarıda gördüğün babanın büyük bir heyecanla aldığı çadırda kaldık. evet baban ben ve park yatağında sen 🙂
sabah uyanır uyanmaz akyakaya keşfe çıktık ve şanslıymışız ki yukarıda gördüğün otele yerleştik 🙂
bu da odamızın manzarası…
ve işte tatil o zaman başladı bizim için. akyaka muhteşem bir yermiş. gerçekten babanı tebrik etmek isterim ki genelde böyle güzel yerler buluyor bize gezmek için.
her sene mutlaka kaş’a gitmek isteriz. artık buna akyaka da eklendi. sessiz sakin çok şirin bir yermiş. ve senin için de harikaydi çünkü sahilde ‘köpekle sahile girilmez’ yazdığı halde sokak köpeklerinin umrunda değildi bu uyarı. hepsi bakımlı aşılı küpeli bir ton köpek vardı sahilde ve sen kendini cennette hissediyordun anlıyordum güşünden, heyecanından 🙂
bu kurt köpeğini çok sevdik, okşadık, sen tüylerini yoldun, bıyıklarını çektin. kocaman burnunu sıktın sonrasında uyudun. köpecik senin uyuduğun arabanın yanında uyudu ve yanına hiç bir köpeği yaklaştırmadı. yakınımızdaki bir bayan seni sevmek için geldiğinde kurt köpeğinin bizim köpeğimiz olduğunu sanmış. nasıl da korudu egeyi dedi.
sahilde çok güzel vakit geçirdin. suya doğru emekleyerek gittin. tutmasam daha da ilerleyip belkide dalgalara kapılacaktın 🙂 çok tatlısın be oğluşum.
fazla güneşte tutmadık seni. kaymak gibi vücudunu odadan çıkmadan önce kremliyorduk. ve genelde akşamüstü veya sabahları gidiyorduk sahile. zaten akyakada bir kaç gün durduk diğer günler hep gezdik.
azmak nehiri akyakada denizle buluşuyor. yukarda fotografta gördüğün gibi nehirde tekne turları düzenliyorlar. biz karadan teknenin gitmediği yerlere kadar giderek çok güzel bir cafe keşfettik.
mocca cafe… huzurlu ve son derece zevkle restore edilmiş bir cafe.
offf şu ayaklarına bayılıyorum yaaaaaaaaa… 🙂
gittiğimizde uyuyordun, babanla başbaşa iki lafın belini kırdık 😉
bir süre güzel güzel keyfini çıkardın sen de mekanın. sonra…
yavaş yavas sıkılmaya başladın… veee…
salatalık bile seni susturmaya yetmedi. kaçar gibi apar topar ayrıldık mekandan :))) yavrum meğer üstten dişlerin çıkıyormuş. ondan o kadar üzgün ve sıkkınmış canın. bu tatilden 2 dişle döndük eve. dönünce bir tane daha çıktı.
babasının aslanı…
annesinin kuzusuuuu…
bir günümüzü de köyceğizden tekne turuna katılarak geçirdik. çok güzel yerlere gittik tekne ile, çamur banyosu görülmeye değerdi 🙂 teknede yine 1 numara oldun. yabancı turistlerden yerli turistlere bayıldılar sana 🙂
arada uyku zamanın gelince rutinin değişmedi. 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi tekne turunda ayağımda oğlumu sallayacağım. manzaraya baksana 🙂 rus hatunlar incecik vücutlarıyla güneşlenirken ben dünyanın en tatlı varlığını uyutmaya çalışıyordum. allahıma bin şükür 🙂
teknenin önüne oturduk seninle… biraz manzarayı seyrettin, çoğunlukla benimle uğraştın arada da rus fıstıklarının gönlünü fethettin. öpmelere doyamadılar seni. az değilsiiiiiiin haaaa 😉
istuzu plajına da götürmüştü tekne bizi. orada da denize girdin. allahım böyle cıbıl ne tatlısın egem ya. öp öp doyamıyorum…
baban ayaklarını kuma gömdü. siyatiğe iyi geliyormuş :)))))
suya alıştırma denemeleri… tombişim benim 🙂
tam toparlanırken babanın kolunda bişey gördüm. dur bakiim ne bu dedim! amanıııın yavrumun el izi çıkmışşşş. kıyamam ben sana yaaaa. şuna bak ya…
bir günümüzde akbük’te geçirdik. muhteşem bir denizi var. bu yıl en güzel 10 koy arasına girmiş bir yer. tüm gün oradaydık…
denize girdik seninle. çıktıktan sonra müslin bezine sarıp seni öylece çadırına oturttum. sonra bir ara bir koku gelmeye başladııııı, aman allahım korktuğum başıma geldi. evet güzelim müslin bezine kaka yapmıştın :)) ya oğlum çok tatlısın…
başka bir gün de akyakadan kalkan bir tekne ile koylara tura gittik. fotografta da görüldüğü üzere yine elden ele masadan masaya dolaşıyorsun. kızlar hastalar sana, bu sefer erkekler bile alıp alıp götürdüler seni sevmeye…
bilmem hangi koyda baban yüzerken ben… deniz mi o da ne umrumda değil sen varken… 🙂
sedir adası molamızda uyanıktın da denize girebildik beraberce… kleopatra plajı bir harikaydı… cıbıl ege kollarımda, ben de harikaydım 🙂
hiç çıkmasak hep orada kalsaydık…
baktıkça ağzımın sularını akıtan bir fotograf daha…
akyaka da bol bol kuçu kuçularla haşır neşir oldun. sevgi manyağı yaptık hepsini. yoksa yoluk yoluk mu desem. yavrular ya o kadar haşin sevmene rağmen hiç bişey demediler yaa..
bir günümüzü de marmaris içmelerde geçirdik. öğlen yemeği zamanı…
hani anneye, bana da verir misin egeeee… hiç kıyamaz annesineeee…
tatlı oğlum, yakışıklı oğlum benim… uykun gelmiş nasıl da belli oluyor. tabi biraz da üzerini değiştirmiş olmamın siniri de var. giyinip soyunmayı hiç sevmiyorsun. seni üzmemek için çoğu zaman bırakıyorum lekeli pasaklı dolaşıyorsun. ne yapalım, senden önemli mi…
yemek beklerkeeennn… veee…
yine diş sinirleri… :)))
:))) canım benim…
eve dönüş günü gelip çattığında direk eve dönmek olmazdı, pamukkale yolumuza yakınken gezmeden geçilemezdi değil mi 🙂
oraları da görmüş olduk babanın sayesinde 🙂 dönüş yolu benim için çok kötüydü. miğde bulantısı başladı daha yola çıkar çıkmaz. pamukkalenin de sadece travertenlerini gezebildim, pamukkale hierapolis antik tiyatroyu gezerken babana eşlik edemedik, üzgünüz… 🙁
ama baban bizim için bir tane de fotograf çekmiş sağolsun. bu arada baban gezdiğimiz her yerden çok güzel çekimler yaptı. onun sitesinden izleyebilirsin çektiklerini. senin bloğuna benim ve onun sitesinin de linklerini ekledik. bakarsın 😀
velhasılı seninle tatil anlatılmaz yaşanır oğlum… baya yorucu olmasına rağmen seni izlemek, seninle olmak, seni denize sokmak, sahilde emeklemeni seyretmek bir harikaydı…
havaların güzelleşmeye başladığı günlerin başında hemen yine botanik parka attık kendimizi. uzun uzun ördeklere baktık, bisiklet kullananlara, gelen geçene baktık…
salıncağa bindirdik seni yine. çok hoşuna gidiyor sallanmak. bide salıncağın plastiğini kemiriyorsun her defasında 🙂 pis yerleri ağzına alıyorsun ya içim gitmiyor mu gidiyor tabi, ama alman anneleri gibi davranmaya, her şeyine müdahale etmemeye çalışıyorum 🙂 ama tabi bir restorana gittiğimizde mama sandalyesi istiyoruz ve ben hala onu silmeden, iyice dezenfekte etmeden seni oturtmuyorum ya neyse. bu sayılmaz 😛
hatice ablan ve furkan abilerine gittik geçen gün, yolda yine mışıl mışıl uyudun. henüz 3 aylık olan eymen kardeşinin elini tuttun, çok güzeldi. hemen seni kameraya çektik. onuda ekleriz buraya.
annaneni de aldık kahvaltıya gittik bir hafta sonu. yine etrafındaki fıstıkları kaçırmadın egecim. sen var ya seeen çok fena olacaksın ya bakalım hayırlısı 🙂 nerede abla diyebileceğin yaşta fıstık görsen kendine hasta ediyorsun o gülücüklerinle. göz süzmeler, yan yan gülmeler… :)))
ne güzel selfie yapmışız di mi :)) herkesler yarım 🙂
mekanın arkasında güzel bir park varmış. hava da mis gibi olunca tabi yine salıncak sefası 🙂
e hadi seni yalnız bırakmayayım dedim ben de… 😛
salıncaktan başka şeylere de bin istiyoruz ama şimdilik böyle 🙂
yine bir haftasonu kahvaltı sefası 🙂 yumurta mı seni yedi sen mi yumurta yedin belli değil 🙂
selfiesiz olmaz… senin tam arkanda oturan bir teyze var fotografta. bir süre sonra yanımıza geldi. dayanamadım biraz sevebilir miyim dedi ve o yumuk yumuk kollarını öptü. hakikatten dayanılacak gibi değilsin ege. dişlerim kamaşıyor oğlum, dikkat et kendine. yaz da geliyor şimdi hertarafın da açıkta olacak… ooooh misss :)))
daha önce hiç kilotlu çoraplı ağa görmemiştim oğlum. teşekkürler, sayende görümüş ve de çok beğenmiş olduk 😛 tamam tamam kızma hemen ama ne yapalım çok tatlı oldun böyle. şu bacakların yumukluğuna bakar mısın. sen de kendini ısırmak istemedin mi şimdi 😉
”ege yeleği” diye bir kavram oluştu senden sonra hayatımızda… bu yelek sanırım sırtına yapıştı 🙂 yoksa bu yelekle mi doğurdum seni acaba unuttum açıkçası 😀 tüm kış ege yeleksiz gören olmadı seni. bi ton yün yeleğin var aslında ama ne bileyim yün yeleği sevmiyorum ben galiba. bu daha sportif sanki. her şeyine de uydu, uysada uydu uymasa da :)))
zeynep teyzen geldi yine bu ay içinde. senin ninni annen oldu. güzel bir ninni öğrendim ondan. sana söyleyerek uyuttu yine seni gittiğimiz cafe de :))) ” uykusu gelmiş egeniiiiin, benim güzel bebeeğiiim” bunu söyleye söyleye uyudun yine kucağında. frekanslarınız çok tuttu sizin. onun kucağındayken çok huzurlu oluyorsun ki uyuyabiliyorsun 🙂
bu da uyandıktan sonra sen, gerinirken :))
şerife teyzenin doğumgünüydü geçen ay sonu. beraberce kutladık. sen de bizimle beraber pastanede ne de güzel oturdun öyle koltukta. büyüdün de bizim gibi koltuklarda oturur oldun 🙂
geçen hafta sonu da heykeli gezdik. uzun uzun yürüdük, kahvaltı yaptık mahfelde, alışveriş yaptık bol bol, balibey hanına gittik…
eve dönecekken, tophanede güzel bir mekan gördük araba ile girilebiliyormuş. sarayönü diyorlar buraya. güzel bir şehir manzarası var.
yine selfie komedisi. ben bu işi bir türlü beceremiyorum. ne yapayım baban gibi kollarım uzun değil ki. onun mübarek sanırısn ki selfie çubuğu kolları :)) ama sonunda oldu ve güzel olmuş di mi 😉
dün akşam da babaanneni aldık çıktık dışarı. sen burada acaba ne sipariş versem diye düşünüyorsun :))
bak baban da bazen selfie çekemiyor 😛 burda babaannen eksik…
burda da sen eksik :))
sensiz tam bir gün geçirdik bebeğim. ne kadar zor beldi bana. nasıl özledim seni anlatamam. sen doğmadan baya bir önceden bırakmıştık fotograf gezilerini. sen doğduktan sonra da vakit bulamaz olmuştuk. uzun bir aradan sonra ilk defa bir geziye katıldık. başbaşa bişeyler yaptık. diyeceksin ki elinde devamlı telefon benim fotograflarıma baktınız, benim videolarıma baktınız bunun neresi başbaşa ? haklısın tabi… sensiz seninle dolu bir gündü.
oğlum, egem, çok gez. dünya da ayak basmadık yer bırakma oğlum.
havalar kötü gidiyor, malum kış aylarındayız. senin hastalanman bizim için artık en kötü şey. onun için seni üşütmeyecek mekanlarda geziyoruz şimdilik. hafta sonları bir gün olsun evde oturduğumuz söylenemez. sen bizi bir de havalar düzelince gör. seni de kaptığımız gibi önce yakın uzaklardan başlarız, sonra yavaş yavaş uzaklara açılırız 🙂
babanla bir sürü gezi planları yapıyoruz. tabi senin de dahil olduğun. artık sensiz bir şey yapmayı düşünemiyoruz bile 🙂 hayatımıza mutluluk kattın bebeğim.
umarım sen de bizimle gezmeyi seversin. ve ilerde sen de gezip görmeyi, fotograf çekmeyi hayatının ortasında önemli bir yerlere koyarsın.
bu arada belirteyim bu yastığı senin için kendi ellerimle diktim dün gece 🙂
Artık 40 günlüksün. 40 gün nasıl geçti anlamadık oğlum. Evremize geldiğin ilk günlerde çekilmiş fotograflarına bakınca nasılda hızlı büyüdüğünü görüyoruz.
İşte bu ilk günlerden bir fotografın. Nasılda zayıf, sosis bacakmışşın oğluşum 🙂 birde şu fotografına bak, az evvel sen uyurken çektim 🙂
Günbegün geliştiğini büyüdüğünü görmek öyle güzel ki…
Günler senin bakımınla geçiyor oğlum. Baban, doğumundan sonra 1ay evde benimle birlikteydi. Gece gündüz nöbetleşe seninle ilgileniyoruz 🙂 babanın nöbetinden bir fotograf görüyorsun aşağıda :))
Ahmet Abi’n ve Özge ablanın ikizleri kağan ve çağanın doğumgünü partisine davet edildin. E gitmemek olmazdı. Ilk doğumgünü partine de katılmış oldun egecim. Hayat boyu kimbilir daha kaç kez arkadaşlarının partilerine katılacaksın 🙂
Partide Nesrin ablanın oğlu Ali emir arkadaşında vardı.
Sen 10 günlükken Ramazan bayramıydı. Çıktık annanene bayramlaşmaya gittik 🙂
Annanen senin bakımında bize çok yardımcı oldu egecim. Hakkını nasıl öderiz bilemiyorum. Onun sayesinde bir kaç gece bir kaç saat kesintisiz uyuyabildik.
Bir hayli gazlı ve akşamları uyku nedir bilmeyen bir bebek oldun şimdilerde. Akşam 8 gibi bir uyanıyorsun ve gazın olduğu için ıkınmaya bir başlıyorsun, artık Allah ne verdiyse gece 11-12-1-2 uyumuyorsun. Cin gibi bakıyor gözlerin :))) neler yapmıyoruz ki sen uyu diye 🙂 ama yok illa o saatlerde uyanık kalıp bu gaz sıkıntısını çekeceksin. Üzülüyorum çok senin için. Keşke yapabileceğimiz birşey olsa.
En sevdiğim şey ise göğsümde uyuya kalman :)) öyle masumsun ki, seni seyretmelere doyamıyorum. Yatağına da bırakmak istemiyorum. Öylece sonsuza dek kalabilirim egecim.
Babanla birlikte seninle ilgili hep hayaller kuruyoruz. En çok da tatil hayalleri oluyor bunlar. Deniz kenarında kumdan kaleler yapıyoruz, beraber denize giriyoruz. Geziyoruz, tozuyoruz… Ah bunları yapabileceğimiz kadar bir büyüyebilsen oğlum.
Bu arada sen daha 10 günlükken şöyle afilli fotograflarını da çekelim dedik. Sen daha doğmadan bu çekimi düşünerek babaannene senin için bereler ördürdüm. Çekim için fon kumaşı aldık, sepetler, şapkalar, oyuncaklar… Gerçekten zor bir çekim oldu o gün. Temmuz sıcağında seni uyandırmadan pozlar verdirmek ne kadar zormuş. Ama ortaya güzel fotograflar çıktı, tüm emeğimize değdi yani 🙂
Hemen hemen her dakika fotografını çekiyorum desem hiç abartmış olmam oğlum. O kadar güzel pozlar veriyorsun ki uyurken çekilmeyecek gibi değil.
1. Ayın dolduğunda aşını yaptırmaya gittik oğluşum. Bacağından yaptılar aşıyı. Önce bi ses çıkarmadın ama sonra ilaç yayıldıkça bir ağladın ki, içim gitti be oğlum 🙁 kıyamıyorum ben hiç senin ağlamana. Umarım ömür boyu o güzel gözlerinden hiç yaş akmaz, hep gülersin birtanem. Bu da Babanla aşı olmayı beklerkenki fotografın.
İlcebay ailesinin yeni ferdi Ege İlcebay'ın kişisel bloğu