tam da bir sene evvel yine ikea’daymışız 🙂 kimbilir senin için o gün neler aldık ikeadan. belkide uyuduğun yatağı almışızdır… ya da oyuncak ayını veya şifoniyerini… kimbilir…
kayıtlarda kalsın dedim bu ayrıntı da 😉
canım egem benim…
neeeee!!! 9 aylık mı oldummm!!!
evet canımın içi oğlum ege,
9 ay geçti bitti gitti işte… ve zaman çok çabuk geçiyor bebeğim. sen çok hızlı büyüyorsun. bir ay önce çektiğimiz fotograflarından bile o kadar farklısın ki…
günler hep sana özlemle geçiyor pırlantam. ve galiba senin de öyle… işten döndüğümde arabayı evin önüne park ettiğimde sen pencerede beni seyrediyor oluyorsun. babaannen seni pencereye çıkarıyor ben de sana serenat yapıyorum gülüyorsun… geçen gün beni görür görmez ağlamaya başladın. ama nasıl ağlıyorsun, içim gitti seni öyle görünce. bende ağlamak istedim. serenatı es geçip koşa koşa kapıya geldim. elim kolum dolu olduğu halde aldım seni kucağıma bi sarılıştık ve sustun.
sanırım beni çok özledin o gün. ağlamana üzülürken bir yandan da sevindim oğlum kusura bakma ama… tüm gün işte olduğum için sanki beni yeterince sevemicekmişsin gibi duygulara kapılıyorum. evet komik, kim annesini sevmez ki… ama işte tecrübesiz anneyim ben, bilmiyorum ki… işten dönünce seninle çok güzel gülüşüyoruz. seni yatağa bir atıyorum, sonrası bol yoğurmaca, ısırmaca, öpüşmece, gıdıklamaca ve gülmece 🙂
dr serpil yılmaz ablana gittik 9.ay kontrolün için. çok şükür genel durumun iyi. doktor ablanla da hatıra bir fotografın olsun istedim. biz kendisini çok seviyoruz, sen de seviyorsun ki gülücüklerini eksik etmiyorsun. zaten nerede bi fıstık görsen kaçırmıyorsun ya 😉
boyun: 69.3 cm. kilon: 9.130 kg baş çevren: 45,3
genel gelişmelerine bakarsak;
yatağında yana dönmek gibi bir niyetin de yok hiç 🙂 uyandığında emziğini verip seni yan çeviriyorum ve ancak öyle uyuyorsun 🙂
bu ay ilk defa utangaçlık yaptın, bunu daha önce anlattım bloğunda…
seninle avuç içi ile parmak kapmaca oynamaya başladık. baya iyisin bu konuda :))
artık iki minik parmağını kullanarak küçük yemek parçalarını tutup ağzına atabiliyorsun.
kucağımıza gelmek için kollarını açıp beni alın diye sesler çıkarıyorsun. ki ben bu hareketini çok seviyorum. bayıla bayıla seni alıyorum kucağıma. haaa ama başkasına gitmek istediğinde acık kıskanmıyor değilim. (hassas tavuk sendromu anne:) )
bu ay da hala ileri doğru emeklemeye niyetin olmadı 🙂 yüz üstü dönüp geri geri sürünerek ilerliyorsun. bu pozisyonu pek sevdiğin söylenemez. senin bu emeklemeye isteksizliğin asil ruhundan kaynaklanıyor sanırım 😛 yerlerde sürünmeden direk yürürüm diyorsun herhalde :))) paşa babangiller de böyle yapmış bebekken 😛 ama bir yere tutunarak ayakta durmayı seviyorsun.
canım oğlum, 9 ay su gibi akıp geçti. biliyorum ilerde bu günleri çok özleyeceğiz. bir daha bu minik ayaklar hiç bu kadar küçük olmayacak, bu ellerin, bu minik burnun, tazecik tenin, minik bedenini bu kadar küçük halde bulamayacağız. sıkı sımsıkı sarılmak lazım devamlı. doya doya öpmek seni…
seni çok seviyoruz oğlum.
🙂
canım egem,
geçen sene bugün karnımdaydın. bedenimde 2 kalp atıyordu. ve bugünden tam 3 ay sonra hayat bana en güzel hediyesini; seni verdi…
sayende bugün doğumgünü annesiyim 🙂
iş çıkışı babanla biraz başbaşa kalalım dedik. üzülmedin di mi 🙂
başbaşa dediysek, baştan başa seninle dolu orası başka tabi. bişiler yedik, bişiler içtik. ne zamandır başbaşa dışarı çıkmıyor muşuz onu farkettik. öööleee boş boş oturduk, sakin sakin muhabbet ettik… aslında doğum günü kutlamasından çok kafa boşaltma günü oldu bu galiba 🙂
babanla başbaşa 3 saatten sonra koşa koşa sana geldik. babaannenle kapı önünde bizi bekliyordunuz 🙂 ya allahım ne tatlısın sen egem yaaa…
sen benim canımsın oğlum. iyiki doğmuşum ki seni doğurmuşum. böyle söyleyince bazen çok tuhafıma gidiyor. sen benim oğlumsun, seni ben doğurdum. ne kadar değişik bir duygu. anne olmak, senin annen olmak…
37 yıllık hayatımın en güzel hediyesisin sen benim oğlum…
ve tabi baban…
benim canım ailem, sizi çok seviyorum 🙂
havaların güzelleşmeye başladığı günlerin başında hemen yine botanik parka attık kendimizi. uzun uzun ördeklere baktık, bisiklet kullananlara, gelen geçene baktık…
salıncağa bindirdik seni yine. çok hoşuna gidiyor sallanmak. bide salıncağın plastiğini kemiriyorsun her defasında 🙂 pis yerleri ağzına alıyorsun ya içim gitmiyor mu gidiyor tabi, ama alman anneleri gibi davranmaya, her şeyine müdahale etmemeye çalışıyorum 🙂 ama tabi bir restorana gittiğimizde mama sandalyesi istiyoruz ve ben hala onu silmeden, iyice dezenfekte etmeden seni oturtmuyorum ya neyse. bu sayılmaz 😛
hatice ablan ve furkan abilerine gittik geçen gün, yolda yine mışıl mışıl uyudun. henüz 3 aylık olan eymen kardeşinin elini tuttun, çok güzeldi. hemen seni kameraya çektik. onuda ekleriz buraya.
annaneni de aldık kahvaltıya gittik bir hafta sonu. yine etrafındaki fıstıkları kaçırmadın egecim. sen var ya seeen çok fena olacaksın ya bakalım hayırlısı 🙂 nerede abla diyebileceğin yaşta fıstık görsen kendine hasta ediyorsun o gülücüklerinle. göz süzmeler, yan yan gülmeler… :)))
ne güzel selfie yapmışız di mi :)) herkesler yarım 🙂
mekanın arkasında güzel bir park varmış. hava da mis gibi olunca tabi yine salıncak sefası 🙂
e hadi seni yalnız bırakmayayım dedim ben de… 😛
salıncaktan başka şeylere de bin istiyoruz ama şimdilik böyle 🙂
yine bir haftasonu kahvaltı sefası 🙂 yumurta mı seni yedi sen mi yumurta yedin belli değil 🙂
selfiesiz olmaz… senin tam arkanda oturan bir teyze var fotografta. bir süre sonra yanımıza geldi. dayanamadım biraz sevebilir miyim dedi ve o yumuk yumuk kollarını öptü. hakikatten dayanılacak gibi değilsin ege. dişlerim kamaşıyor oğlum, dikkat et kendine. yaz da geliyor şimdi hertarafın da açıkta olacak… ooooh misss :)))
daha önce hiç kilotlu çoraplı ağa görmemiştim oğlum. teşekkürler, sayende görümüş ve de çok beğenmiş olduk 😛 tamam tamam kızma hemen ama ne yapalım çok tatlı oldun böyle. şu bacakların yumukluğuna bakar mısın. sen de kendini ısırmak istemedin mi şimdi 😉
”ege yeleği” diye bir kavram oluştu senden sonra hayatımızda… bu yelek sanırım sırtına yapıştı 🙂 yoksa bu yelekle mi doğurdum seni acaba unuttum açıkçası 😀 tüm kış ege yeleksiz gören olmadı seni. bi ton yün yeleğin var aslında ama ne bileyim yün yeleği sevmiyorum ben galiba. bu daha sportif sanki. her şeyine de uydu, uysada uydu uymasa da :)))
zeynep teyzen geldi yine bu ay içinde. senin ninni annen oldu. güzel bir ninni öğrendim ondan. sana söyleyerek uyuttu yine seni gittiğimiz cafe de :))) ” uykusu gelmiş egeniiiiin, benim güzel bebeeğiiim” bunu söyleye söyleye uyudun yine kucağında. frekanslarınız çok tuttu sizin. onun kucağındayken çok huzurlu oluyorsun ki uyuyabiliyorsun 🙂
bu da uyandıktan sonra sen, gerinirken :))
şerife teyzenin doğumgünüydü geçen ay sonu. beraberce kutladık. sen de bizimle beraber pastanede ne de güzel oturdun öyle koltukta. büyüdün de bizim gibi koltuklarda oturur oldun 🙂
geçen hafta sonu da heykeli gezdik. uzun uzun yürüdük, kahvaltı yaptık mahfelde, alışveriş yaptık bol bol, balibey hanına gittik…
eve dönecekken, tophanede güzel bir mekan gördük araba ile girilebiliyormuş. sarayönü diyorlar buraya. güzel bir şehir manzarası var.
yine selfie komedisi. ben bu işi bir türlü beceremiyorum. ne yapayım baban gibi kollarım uzun değil ki. onun mübarek sanırısn ki selfie çubuğu kolları :)) ama sonunda oldu ve güzel olmuş di mi 😉
dün akşam da babaanneni aldık çıktık dışarı. sen burada acaba ne sipariş versem diye düşünüyorsun :))
bak baban da bazen selfie çekemiyor 😛 burda babaannen eksik…
burda da sen eksik :))
sensiz tam bir gün geçirdik bebeğim. ne kadar zor beldi bana. nasıl özledim seni anlatamam. sen doğmadan baya bir önceden bırakmıştık fotograf gezilerini. sen doğduktan sonra da vakit bulamaz olmuştuk. uzun bir aradan sonra ilk defa bir geziye katıldık. başbaşa bişeyler yaptık. diyeceksin ki elinde devamlı telefon benim fotograflarıma baktınız, benim videolarıma baktınız bunun neresi başbaşa ? haklısın tabi… sensiz seninle dolu bir gündü.
bu karede biri eksik ama…
seni çok seviyoruz be oğlum. görüşürüz…
canımın içi egem,
yüzüstü durmaktan nefret ediyorsun genelde. ama bugün oyun halında oynarken bıraktım seni sonra bir baktım yukarıdaki fotografta gördüğün gibi sehpanın altında buldum 🙂 geri geri sürünerek gitmişsin oralara. yavrum, bitanem benim, her gün yeni yeni şeyler öğreniyorsun. bu gelişimini izlemek o kadar güzel ki…
geçenlerde de yeni bir oyunumuz daha oldu. tülbenti hafiften yüzünü örtecek gibi başına atıyorum, sen de o minik ellerinle tutup çekiyorsun ben de sana ce-eeeeee diyorum çok hoşuna gidiyor, gülüyoruz beraber 😀 ya çok tatlısın ya…
egem, utangaç oğlum benim 🙂
arkadaşlarımız furkan ve haticelere gittik bugün. eymen arkadaşın doğalı 3 ay oldu, ne kadar da büyümüş 🙂 yavrum, kuzum benim yolda uyuyakaldın yine. ne de masum uyuyorsun öyle, canım benim.
sen kucağımdaydın, ortama alışmaya çalıştın bir süre. hatice teyzen yanımda sana güzel sözler söylemeye başladı. sen ne kadar büyümüşsüüüün, ne kadar tatlı olmuşsuuuun, koca adam olmuşsuuun, ne tatlısıııın… birden bir baktım gülümseyip yüzünü göğsüme kapattın. sonra yine bakıyorsun, yine o seni sevince gülüp göğsüme kapanıyorsun… :)) allahım o kadar tatlısın ki oğlum… o haline bayıldım, bayıldıııım 😀
biri 8 ağustos 2014 diğeri 5 nisan 2015
ne kadar da büyümüşsün tatlı oğlum benim 🙂
seni çok ama çooook seviyorum…
havalar ısındıkça senin banyo zamanların daha eğlenceli oluyor. baban küvetini hazırlarken bana en keyifli yanı kalıyor banyo hikayenin; seni cıbıl cıbıl banyoya götürmek.
bütün kış yaz aylarının hayaliyle yaşadık. seni ortalıkta cıbıl cıbıl görmek en büyük arzumuz 🙂
çıkarıyorum kıyafetlerini bezini felan, o minicik bedenin kalıyor kollarımda. offf nasılda dişlerim kaşınıyor :))
bir süre ördeklerinle oynuyorsun küvetinde. o sırada biz de seni izliyoruz, baban veya ben fotograflarını videonu çekiyoruz. ya allahım ne tatlısın egecim ya…
sonra şampuanlı süngerinle bir güzel yıkıyorum seni… en son başını yıkayıp havluya sarıp paketliyoruz seni 🙂
oğlum, egem, her halin güzel be oğlum…
egem, canım oğlum,
günlerdir, hatta kaç haftadır geceleri her saat uyanıyordun, akşam üzerleri yoğunlaşan huzursuzlukların sonuçlandı. sağ üstte ortadaki dişin uç verdi 🙂
canım oğlum kim bilir nasıl canın yanıyor… elimizden geldiğince sana yardım etmeye çalıyoruz ama acını nasıl hafifletebiliriz ki… elimizden gelen yanında olmak, sana sarılmak, yalnız bırakmamak… 3. dişin de hayırlı uğurlu olsun oğlum.
seni çok seviyoruz 🙂
egecim, babanla pencereden dışarı bakarken tamamen doğaçlama çektiğim bu fotografınızı çok beğeniyorum. gerek renkleri gerekse duruşlarınız olsun son derece dengeli ve hoş oldu.
ve tabi vazgeçilmez oyalanma atıştırmalığın havuç 🙂 iki dişinle ne de güzel kemiriyorsun havucu benim küçük tavşanım. bezen gece sen yattıktan sonra oturduğumda koltuğun kenarında senin ucu kemirilmiş havucunu bulup önce inceliyorum, gülümsüyorum sonra ben yiyorum 🙂
sen bizim canımızsın…
tatlı oğlum,
sabahları seni babaannene bırakırken işte böyle sarıp sarmalıyoruz 🙂 nasıl tatlısın ya sen 🙂
martı jonathan’ın ipini çekiştirmeyi çok seviyorsun. hatta bayılıyorsun 🙂 bi tuttun mu o misinayı bırakmıyorsun da :)) zavallı kuş, kanatları çarpıp duruyor sen çektikçe 😉
ya senden önce ben bebeklerin ayaklarını bu kadar çok sevdiğimi bilmezdim 🙂 senin o minik poğaça ayaklarına bayılıyorum…
sabahları ilk iş seni yatağından alıp üzerini değiştirmek sonra süt faslı ve sonrasında anca bize sıra geliyor. biz giyinirken de seni böyle oturtuyoruz. elinede oyalanacak bişiler veriyoruz :)))
işte ailemizin bence şimdiye kadar ki en güzel fotosu 🙂
çekirdek ilçebay ailesi 🙂
seni çok seviyoruz, birbirimizi de…