bu hafta sonu arda arkadaşın ve ailesi ile uludağ’da çok güzel bir hafta sonu geçirdik. senin karla ilk deneyimindi.
çok eğlendik, sen tam bir çocuk umursamazlığı ile kendini ne de güzel atıyordun karların üzerine. insan büyüdükçe sanırım bu umursamazlıkları git gide kaygıya dönüşüyor. yani en azından benim için öyle. aman ıslanırım, üşürüm diye kaygılanmıyor değilim 😀
ama yok ya egem, sanırım yapıyla alakalı. çünkü arda arkadaşın mızmızlandı baya, kara değecek ıslanacak diye baya bir çekingen davrandı. demek ki sen karı sevdin. karla dolu dolu 2 gün geçirdik uludağ’da. kaldığımız orman köşkleri de çok güzeldi. dışarıda ıslanıp içeride sıcaktan bunaldık. tam bize göreydi anlayacağın.
umarım hayat boyu hep yaşadığın anları böyle mutlu ve hissederek yaşarsın egem, canım oğlum…
şöyle rahat rahat ve uzun uzun ilk defa ikeada yürüyüşünü kaydettik. benim minik pıtırcığım artık kendi kendine ne de rahat yürüyor. hep bu günlerin hayalini kuruyorduk oğluşum. herkes sen yürüyünce hayatın daha da zorlaşacağını söylüyor ama biz aynı fikirde değiliz bebeğim. sen ne kadar rahat yürürsen hep beraber daha rahat gezebileceğimize inanıyoruz.
geri geri sürünüyorsun diye sevinmiştik, sonra emeklediğine sevindik. şimdiyse ne tatlı adımlar atıyorsun diye çok mutluyuz. koşup, hoplayıp, zıpladığın günler de gelecek inşallah bitanem.
bugün annanende ilk defa yürümeye başladın 🙂 çok duygulandım oğlum… bi kaç zamandır ayakta durabiliyordun ama adım atmaya cesaretin yoktu sanırım. akşam annanene gittik, çok mutluydun. ordan oraya emekleyip duruyordun. sonra bi cesaret geldi sana. kalktın ve bir annanene, bir bana, bir babana yürüdün durdun…
yavru kuşum benim, çok mutluyum… koştuğun günleri de göreceğiz inşallah 🙂
Ne kadar sığ, ne kadar yalnızmış hayatımız. sessiz sedasız ilerliyormuşuz günlerin içinden. yaşadığımızı sanıyormuşuz.
Aslında tam bir yıl olmuş biz doğalı. senin doğumunla hayat bulmuşuz. günler bir anlam kazanmış oğlum. sensiz günlerimizi unutalı, bir yıl olmuş.
Mini minnacık geldin bu dünyaya. doğar doğmaz açtın gözlerini, belliydi meraklı bir bebek olacağın. Hep yanında olmamızı istiyordun. ve başını hep dik tutuyordun.
Kalbim kocaman oldu sayende. sadece seni değil tüm bebekleri sevip koruyabilecek kadar büyük bir yüreğim oldu. ve daha çok ağlamaya başladım anne olduktan sonra. kocaman ve hassas bir yüreğim olalı tam bir yıl oldu.
Bu bir yıl senin gelişimini izlemek bir mucizeydi bizim için. Tercihlerin vardı, sevdiklerin ve sevmediklerin. mesela uyanıkken sırtüstü yatmayı hiç sevmedin. kucağımızda taşıdık seni. kendi kendine uyumayı sevmedin, kollarımızda uyuttuk seni. bizimle, yakınımızda olmak istedin bir an olsun ayrılmadık yanından senin.
Bir süre sonra yan döndün kendi kendine. sonra oturdun. geri geri sürünüyor derken koşarcasına emeklemeye başladın. yürüyüp koştuğun günleri de göreceğiz inşallah oğlum.
Hayata dair içimde hiç bir keşkem kalmadı. yaşanabilecek güzellikte ne varsa çoğunu da babanla yaşadım zaten. şimdi tamamamen seninim oğlum.
Hayatı farkında olarak yaşayabilmen için sana bildiğim herşeyi öğreteceğim. ağaçlara dokunmayı ve köklerinin ne kadar derinde olduğunu, kitapların da senin köklerin olduğunu. bahar aylarında esen meltemi yüzünde hissetmenin ne kadar da güzel bir duygu olduğunu. ve bir manzaraya karşı sıkılmadan oturabilmenin güzelliğini…
İstediğin kadar çamurla oynayabilecek istediğin kadar sokaktaki hayvanları sevebileceksin mesela. hatta buna çoktan başladın bile. çok mutlu oluyorum seni böyle görünce egem.
Öp anneyi dedim bir gün, o ilk öpücük harikaydı. denk geldi herhalde dedik güldük. babayı öpmedin ama dedim babanı da öpünce hayretler içinde kaldık. meğer sen bizim dediklerimizi anlıyormuşsun, ne tatlı. çıkar emziğini annecim dedim çıkardın. topu bana at dedim attın. şimdi daha çok hissediyorum seni. ve bir bilsen içimdeki sevgini…
Zamanla alışıyormuş insan anneliğe. düşe kalka öğreniliyormuş. başta ne yapacağını bilemiyormuş insan ama aslında onunla doğuyormuş. sen bize yol gösterdin oğlum. ve her gün nasıl daha iyi bir anne olurumu öğretiyorsun bana.
Babansa ilk günden beri yanında. en az benim kadar emeği var üzerinde. zaman zaman benden de fazla. biliyor musun hastanede benden önce ilk o değiştirdi altını. seni kollarında ilk o gezdirdi. göğsünde uyuttu. yanında yattı. tam bir yıldır harika bir baba oldu sana egecim.
Daha sen karnımdayken seninle oynayabileceği oyunların hayalini kuruyordu. legolarla oynayabileceğin yaşa geldiğinde çok şanslı bir çocuk olacaksın. hatta 10 yaşında bir motosikletin bile olacak galiba.
Bir yıldır bir çok şeyle mutlu olabilen bir insan olduk sayende. adını söylediğimizde dönüp bakman, bazen gülerken sağ gözünü kısmaların, da da da daaa demelerinle mutluyuz 1 yıldır.
Kime benzeyeceksin diye düşünmedik hiç. babana bu kadar benzeyeceğin aklımın ucundan geçmezdi doğrusu. ama tek bir isteğim vardı oğlum. o da yanağındaki gamzen. Benden sana geçen tek şey…
Şimdiyse tek isteğim senin hayırlı bir evlat olman. Ömrün boyunca sağlıklı ol, mutlu bir insan ol, içinden huzur eksik olmasın, başarılı ve bol şanslı olsun yaşamın oğlum.
1 Senedir anneyim ben. 1 senedir sayende daha güzel bir insanım. tam bir senedir bir oğlum var. ve tam bir senedir hayalini kurduğum bir aileye sahibim.
bu yaz seninle tatil hayalleri kuruyorduk babanla tüm kış boyunca. şöyle yaparız böyle yaparız. gezi rotası çizdik kendimize. ege’den başlayıp akdenize bir kaç nokta belirledi baban. şuralara gideriz, buraları gezeriz.
babanla klasik bir tatil anlayışımız yoktur bizim. bir yere gittik mi yerimizde durmayız. çevrede gezilecek ne kadar güzel yer varsa her gün bir kaç yeri gezeriz. seninle de bu yaz tatili anlayışımızı devam ettirmeyi planladık. sonra birden babanın çadır aşkı kabardı. benimde aklıma yatmadı değil. çünkü kamp yapacağımız yerlerin fotograflarını gösterince çok hoşuma gitti. doğanın içinde muhteşem mekanlar…
yağmurlu bir bursa sabahının köründe yola koyulduk 🙂 6-7 saatlik yolu senin canının sıkılmaması ve arada yarattığın krizleri minimuma indirmek için verdiğimiz molalarla 10 saatte tamamladık. hakikatten gökova çadır kampı muhteşem doğasıyla karşımızda duruyordu. fakat ben göremiyordum. çünkü daha dakka bir gol bir baban çadır kurarken yere serdiğim battaniyenin üzerinde sen ve çevrende karıncalar hadi neyse de benim bacağımdaki tanımlayamadığım bir böceği görünce kararımı verdim. BURADA KALAMAYIZ!!! 🙂
herşey için çok geçti ve biz o gece yukarıda gördüğün babanın büyük bir heyecanla aldığı çadırda kaldık. evet baban ben ve park yatağında sen 🙂
sabah uyanır uyanmaz akyakaya keşfe çıktık ve şanslıymışız ki yukarıda gördüğün otele yerleştik 🙂
bu da odamızın manzarası…
ve işte tatil o zaman başladı bizim için. akyaka muhteşem bir yermiş. gerçekten babanı tebrik etmek isterim ki genelde böyle güzel yerler buluyor bize gezmek için.
her sene mutlaka kaş’a gitmek isteriz. artık buna akyaka da eklendi. sessiz sakin çok şirin bir yermiş. ve senin için de harikaydi çünkü sahilde ‘köpekle sahile girilmez’ yazdığı halde sokak köpeklerinin umrunda değildi bu uyarı. hepsi bakımlı aşılı küpeli bir ton köpek vardı sahilde ve sen kendini cennette hissediyordun anlıyordum güşünden, heyecanından 🙂
bu kurt köpeğini çok sevdik, okşadık, sen tüylerini yoldun, bıyıklarını çektin. kocaman burnunu sıktın sonrasında uyudun. köpecik senin uyuduğun arabanın yanında uyudu ve yanına hiç bir köpeği yaklaştırmadı. yakınımızdaki bir bayan seni sevmek için geldiğinde kurt köpeğinin bizim köpeğimiz olduğunu sanmış. nasıl da korudu egeyi dedi.
sahilde çok güzel vakit geçirdin. suya doğru emekleyerek gittin. tutmasam daha da ilerleyip belkide dalgalara kapılacaktın 🙂 çok tatlısın be oğluşum.
fazla güneşte tutmadık seni. kaymak gibi vücudunu odadan çıkmadan önce kremliyorduk. ve genelde akşamüstü veya sabahları gidiyorduk sahile. zaten akyakada bir kaç gün durduk diğer günler hep gezdik.
azmak nehiri akyakada denizle buluşuyor. yukarda fotografta gördüğün gibi nehirde tekne turları düzenliyorlar. biz karadan teknenin gitmediği yerlere kadar giderek çok güzel bir cafe keşfettik.
mocca cafe… huzurlu ve son derece zevkle restore edilmiş bir cafe.
offf şu ayaklarına bayılıyorum yaaaaaaaaa… 🙂
gittiğimizde uyuyordun, babanla başbaşa iki lafın belini kırdık 😉
bir süre güzel güzel keyfini çıkardın sen de mekanın. sonra…
yavaş yavas sıkılmaya başladın… veee…
salatalık bile seni susturmaya yetmedi. kaçar gibi apar topar ayrıldık mekandan :))) yavrum meğer üstten dişlerin çıkıyormuş. ondan o kadar üzgün ve sıkkınmış canın. bu tatilden 2 dişle döndük eve. dönünce bir tane daha çıktı.
babasının aslanı…
annesinin kuzusuuuu…
bir günümüzü de köyceğizden tekne turuna katılarak geçirdik. çok güzel yerlere gittik tekne ile, çamur banyosu görülmeye değerdi 🙂 teknede yine 1 numara oldun. yabancı turistlerden yerli turistlere bayıldılar sana 🙂
arada uyku zamanın gelince rutinin değişmedi. 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi tekne turunda ayağımda oğlumu sallayacağım. manzaraya baksana 🙂 rus hatunlar incecik vücutlarıyla güneşlenirken ben dünyanın en tatlı varlığını uyutmaya çalışıyordum. allahıma bin şükür 🙂
teknenin önüne oturduk seninle… biraz manzarayı seyrettin, çoğunlukla benimle uğraştın arada da rus fıstıklarının gönlünü fethettin. öpmelere doyamadılar seni. az değilsiiiiiiin haaaa 😉
istuzu plajına da götürmüştü tekne bizi. orada da denize girdin. allahım böyle cıbıl ne tatlısın egem ya. öp öp doyamıyorum…
baban ayaklarını kuma gömdü. siyatiğe iyi geliyormuş :)))))
suya alıştırma denemeleri… tombişim benim 🙂
tam toparlanırken babanın kolunda bişey gördüm. dur bakiim ne bu dedim! amanıııın yavrumun el izi çıkmışşşş. kıyamam ben sana yaaaa. şuna bak ya…
bir günümüzde akbük’te geçirdik. muhteşem bir denizi var. bu yıl en güzel 10 koy arasına girmiş bir yer. tüm gün oradaydık…
denize girdik seninle. çıktıktan sonra müslin bezine sarıp seni öylece çadırına oturttum. sonra bir ara bir koku gelmeye başladııııı, aman allahım korktuğum başıma geldi. evet güzelim müslin bezine kaka yapmıştın :)) ya oğlum çok tatlısın…
başka bir gün de akyakadan kalkan bir tekne ile koylara tura gittik. fotografta da görüldüğü üzere yine elden ele masadan masaya dolaşıyorsun. kızlar hastalar sana, bu sefer erkekler bile alıp alıp götürdüler seni sevmeye…
bilmem hangi koyda baban yüzerken ben… deniz mi o da ne umrumda değil sen varken… 🙂
sedir adası molamızda uyanıktın da denize girebildik beraberce… kleopatra plajı bir harikaydı… cıbıl ege kollarımda, ben de harikaydım 🙂
hiç çıkmasak hep orada kalsaydık…
baktıkça ağzımın sularını akıtan bir fotograf daha…
akyaka da bol bol kuçu kuçularla haşır neşir oldun. sevgi manyağı yaptık hepsini. yoksa yoluk yoluk mu desem. yavrular ya o kadar haşin sevmene rağmen hiç bişey demediler yaa..
bir günümüzü de marmaris içmelerde geçirdik. öğlen yemeği zamanı…
hani anneye, bana da verir misin egeeee… hiç kıyamaz annesineeee…
tatlı oğlum, yakışıklı oğlum benim… uykun gelmiş nasıl da belli oluyor. tabi biraz da üzerini değiştirmiş olmamın siniri de var. giyinip soyunmayı hiç sevmiyorsun. seni üzmemek için çoğu zaman bırakıyorum lekeli pasaklı dolaşıyorsun. ne yapalım, senden önemli mi…
yemek beklerkeeennn… veee…
yine diş sinirleri… :)))
:))) canım benim…
eve dönüş günü gelip çattığında direk eve dönmek olmazdı, pamukkale yolumuza yakınken gezmeden geçilemezdi değil mi 🙂
oraları da görmüş olduk babanın sayesinde 🙂 dönüş yolu benim için çok kötüydü. miğde bulantısı başladı daha yola çıkar çıkmaz. pamukkalenin de sadece travertenlerini gezebildim, pamukkale hierapolis antik tiyatroyu gezerken babana eşlik edemedik, üzgünüz… 🙁
ama baban bizim için bir tane de fotograf çekmiş sağolsun. bu arada baban gezdiğimiz her yerden çok güzel çekimler yaptı. onun sitesinden izleyebilirsin çektiklerini. senin bloğuna benim ve onun sitesinin de linklerini ekledik. bakarsın 😀
velhasılı seninle tatil anlatılmaz yaşanır oğlum… baya yorucu olmasına rağmen seni izlemek, seninle olmak, seni denize sokmak, sahilde emeklemeni seyretmek bir harikaydı…
oğluşum, kusura bakma, belkide bu hallerinle internet alemlerinde görünmek istemezdin ama mecbur kaldık be oğlum sen de bizi anla :)) senin hep güzel yüzünü uslu yüzünü paylaşınca nazar değdiriyorlar. aman da ne uslu çocukmuş diye. tabi senin bu yüzünü görmüyorlar 😛 çok şikayetçi değiliz tabi de bilinsin istedik 😉 maşallah deyin, nazar değmesin :)))
gözyaşına kıyamadığım, canım oğlum…
İlcebay ailesinin yeni ferdi Ege İlcebay'ın kişisel bloğu